Çocuk İle İyi Hissetmek
Erken çocukluk dönemi, bireyin yaşam boyu sürecek duygusal, sosyal ve zihinsel gelişiminin temellerinin atıldığı çok kritik bir dönemdir. Bu dönemde çocuğun en çok ihtiyaç duyduğu şey güvenli, tutarlı ve eşlik eden bir ilişkidir.
Güvenli bağlanma, duygusal düzenleme ve gelişim için olmazsa olmazlardır. Erken çocukluk dönemi (özellikle 0–6 yaş), bireyin tüm yaşamını etkileyecek duygusal ve nörogelişimsel temellerin atıldığı dönemdir. Bu yaşlarda çocuğun ihtiyacı olan şey yalnızca bakım değil; ilişkisel temas, duygusal düzenleme desteği ve güvenli bir eşliktir.
Güvenli Bağlanma
John Bowlby ve Mary Ainsworth’un kuramlarına dayanan bağlanma teorisi, çocuğun bakım vereniyle kurduğu ilişkinin, tüm sosyal-duygusal gelişiminin belirleyicisi olduğunu söyler.
Güvenli bağlanan bir çocuk:
- Duygularını daha iyi düzenleyebilir
- Yeni ortamlarda daha özgüvenli davranabilir
- Sosyal ilişkilerde empati ve sınır geliştirebilir
Bağlılık
Bağlılık, “Sen yanımdayken ben güvendeyim” hissidir. Ve bu his, bir ömür boyu kişinin kendilik algısını etkiler. Çocuk, kendi duygularını henüz tek başına düzenleyemez. Bunun yerine, duygularına bir yetişkinin şefkatli varlığıyla eşlik edilmesi gerekir.
- Bağlılık, çocuğun kendini güvende ve korunmuş hissetmesini sağlar.
- Sağlıklı bağlanma, çocuğun duygularını tanımasına ve düzenlemesine yardımcı olur.
- Güvenli bir bağ, çocuğun sosyal ilişkilerini olumlu yönde etkiler.
- Bağlılık, öğrenme ve keşfetme için sağlam bir temel oluşturur.
- Çocuk, bağ kurduğu yetişkin sayesinde kendini değerli ve sevilebilir hisseder.
Eş Düzenleme
Çocuk, kendi duygularını henüz tek başına düzenleyemez. Bunun yerine, duygularına bir yetişkinin şefkatli varlığıyla eşlik edilmesi gerekir. Çocuk, önce başkasının düzenlediği duyguyu tanır. Zamanla bu dıştan gelen destek, içsel bir beceriye dönüşür.
Bir yetişkin:
- Çocuğun yoğun duygularını taşır
- Yansıtır
- Sakinliğini model olur
- Nörofizyolojik sistemini düzenlemesine yardımcı olur.
Duyusal Deneyim ve Beden Tabanlı İlişki
Çocuklar dünyayı önce bedenleriyle, sonra kelimeleriyle tanır. Özellikle 0–3 yaş döneminde:
Dokunma, Sallanma, Ritmik hareketi, Göz teması gibi duyusal deneyimler çocuğun sinir sistemini sakinleştirir ve beynin bağlanma merkezlerini (örneğin limbik sistem) olumlu yönde etkiler. Duyularla gelen temas, çocuğun “görülme” ve “hissedilme” ihtiyacına doğrudan cevap verir.
Öngörülebilirlik ve Yapı
Kaotik ya da düzensiz ilişkiler çocuk için tehdit hissi yaratır. Bu nedenle yapılandırılmış, başı ve sonu belli olan etkileşimler çocuğun içsel güvenlik sistemini destekler. Ne zaman ne olacağını bilmek, oyunların sınırlarının net olması, bakım verenin yönlendirici ama sıcak tutumu, çocuğun hem dışsal kuralları hem içsel düzenini kurmasına yardım eder. Netlik ve tekrar, çocuğun dünyasını anlamlandırmasına yardım eder. Sınırlar sevgiyle sunulduğunda, çocuk kendini daha serbest hisseder
İlişkisel güven ve Aynalanma
Çocuk gelişiminde duyguların sağlıklı biçimde tanınması ve düzenlenebilmesi için öncelikle güvenli bir ilişki zemini gereklidir. Bu zemine “ilişkisel güven” denir; çocuk, bakım vereninin yanında duygularının kabul gördüğünü, taşınabildiğini ve reddedilmediğini deneyimlediğinde bu güven oluşur. Bu süreçte en etkili araçlardan biri “aynalanma”dır. Bakım verenin çocuğun duygularını yüz ifadesi, ses tonu ve sözel geri bildirimle yansıtması, çocuğun kendi içsel yaşantılarını anlamlandırmasına yardımcı olur. Fonagy ve arkadaşlarının (2002) belirttiği gibi, bu tür aynalama süreçleri çocuğun zihinsel durumları fark etmesini ve duygusal düzenleme becerilerinin gelişmesini destekler.
Karşılıklılık
Sağlıklı bir ilişkinin temel yapı taşlarından biridir. Çocuğun ilişkiye aktif katılımı ve bakım verenle etkileşimde bulunması, kendini değerli ve güvende hissetmesini sağlar. Bu süreçte göz teması kurmak, birlikte hareket etmek ve sırayla etkileşimde bulunmak, hem iletişimi güçlendirir hem de çocuğun sosyal becerilerinin gelişimine katkı sağlar. Karşılıklı etkileşimler, çocuk ile yetişkin arasında güçlü bir bağ kurulmasına ve duygusal gelişimin desteklenmesine olanak tanır.
Birlikte ritim tutan iki beden birlikte atan iki kalp gibi çalışır.
Tüm bu yapılar THERAPLAY® ile buluşur.
Theraplay yaklaşımı, yukarıda saydığımız tüm yapı taşlarını, oyun temelli ve ilişki odaklı bir sistem içinde bir araya getirir. Yani Theraplay sadece bir “terapi yöntemi” değil; çocuğun ruhuna, bedenine ve ilişkilerine hitap eden, bağ kurucu bir eşlik biçimidir.
Sevgili Ebeveynler
Çocuklarımızın dünyası, bizim yetişkin dünyamızdan çok farklıdır. Onlar duygularını, ihtiyaçlarını ve güven duygusunu henüz kelimelerle anlatamazlar; dünyaya ilk adımlarını atarken en çok ihtiyaç duydukları şey, güvende hissetmek, görülmek ve anlaşılmaktır. Bilimsel araştırmalar da gösteriyor ki, çocukların sağlıklı gelişimi; güvenli bağlanma, duygularına eşlik eden şefkatli bir yetişkin varlığı ve bedenleriyle kurdukları temas üzerinden şekillenir.
Bu temel yapı taşları olmadan; çocuklar kendilerini yalnız, anlaşılmamış ya da endişeli hissedebilir. Ama biz yetişkinler olarak, onlara en büyük hediyeyi verebiliriz: ilişkisel güveni ve sıcaklığı. İşte tam burada, Theraplay yaklaşımı devreye giriyor. Theraplay, oyunla, dokunmayla, göz temasıyla, birlikte gülebilmekle çocuğun iç dünyasına nazikçe dokunmanın bir yoludur. Theraplay’in özünde; bağlılık, duygusal eşlik, karşılıklı etkileşim, öngörülebilir yapı ve duyusal temas yer alır. Bu temel kavramlar, bilimsel olarak da çocukların stresle başa çıkma, duygularını düzenleme ve sosyal becerilerini geliştirme süreçlerine destek olur
Her gün sadece birkaç dakikanızı çocuğunuzla küçük oyunlara ayırdığınızda, aslında onun dünyasında büyük bir fark yaratıyorsunuz demektir. Göz göze geldiğiniz, birlikte gülüp oynadığınız, onun duygularını fark ettiğiniz o anlar, onun beyninde “Ben değerliyim, güvendeyim, seviliyorum.” mesajını güçlü bir şekilde yerleştirir. Duygularını yansıttığınızda (aynalanma), onun kendini anlamasına yardımcı olur, sizinle karşılıklı etkileşim içinde olduğunda kendine olan güveni artar. Net sınırlar ve öngörülebilirlik sunduğunuzda, kendini güvende hisseder ve dünyayı keşfetmeye cesaret eder. Sizler, çocuğunuzun en önemli terapistleri, rehberleri ve oyun arkadaşlarısınız. Bu yolda her adımınız, sevgi ve sabırla atıldığında, hem siz hem de çocuklarınız için hayat daha anlamlı, ilişkileriniz daha
sağlam olur. Unutmayın, en güçlü bağlar küçük oyunlarda, paylaşılan neşede ve birbirimize gösterdiğimiz şefkatte saklıdır.
Sevgi ve umutla...
Ezgisu Ünal
Psikolog